“Nefret asla nefretle dinmez, yalnızca sevgi ile iyileşir”
Buda
Hayatımızda haksızlığa uğradığımızı, zarar görüp incindiğimizi hissettiğimiz anları çokça yaşamışızdır. Karşımızdakini affetmek ise her zaman kolay olmaz. Üstelik affetmenin bir teslimiyet ve zayıflık göstergesi olduğuna ilişkin de güçlü toplumsal yargılar mevcut. O nedenle gücümüzü korumak için yaşananları unutmamak ve bize acı veren insanlara öfkemizi diri tutmak gerektiğine inanırız.
Peki hakikaten içimizdeki öfkeyi beslemek işe yarar mı?
Ya da soruyu şöyle soralım. Böyle bir tutumu benimsemenin ne gibi sonuçları olur? Öncelikle, kızgınlık duygumuza tutunmak, bize kendimizi çok daha kötü hissettirir. Sadece duygusal olarak değil, fiziksel olarak da zarar verir. Geçmişte yaşananları diri tutmanın bedeli, ağırlığını yüreğimizde ve bedenimizde taşımaktır. Bu tutum bizi daha çok strese sokacağından, stresin her türlü fizyolojik etkilerini yaşarız – yüksek kan basıncı, kalp ritminde hızlanma vb1https://www.mindful.org/let-go-11-ways-forgive/. Bu durum, şu klasik cümleyi hatırlatır: “Öfkemize tutunmak (affetmemek), zehir içip karşınızdakinin ölmesini beklemeye benzer.”
Oysa, bir biçimde zarar gördüğümüzde, acımızı dindirecek belki de tek şey, affetmektir. Elbette bu kendimizi zorlayarak olacak bir şey değil. O nedenle affetmenin ne olduğunu iyi anlamamız gerekir.
Bilerek veya bilmeyerek hata yaparız ve birilerini incitiriz. Veya başkaları hata yapar ve bizi incitir. Bu defalarca başımıza gelmiştir, bundan sonra da gelecek. Sadece bizim başımıza gelmiyor, bunu yaşayan yalnızca biz değiliz. Bu, insan olmanın ortak bir özelliği. Bu bakımdan affetmek, mükemmeliyetçilik kavramıyla yakından ilişkilidir. Affetmek, mükemmel olmadığımızı ve hata yapabileceğimizi kabul etmemize yardımcı olur. Başkalarının yaptığı hatalara ilişkin de bir anlayış geliştirmemizi sağlar.
Affetmek, yapılan hatalardan ötürü suçlamanın (veya suçluluk duygusunun) da tam karşısında yer alıyor. Birilerini suçlamak genelde kolay yoldur. Bu sayede yaşadığımız rahatsızlığı, incinmişliği gidermeye -aslında üstünü örtmeye- çalışırız. Oysa bu, bize yapay bir rahatlık duygusu verir ve içimizdeki olumsuz his kaybolmaz. Bu olumsuz zihin hali, stresimizi artırır ve ilişkilerimizi zedelemeye devam eder2https://www.mindful.org/let-go-11-ways-forgive/.
Affetmek, kimi zarar verici davranışların sonunda çekilen acılarla da ilişkili. Bu anlamda affetmenin, Budist psikolojide de önemli bir yeri var. Tıpkı şefkat uygulamaları gibi, affetmek de acının varlığını inkar etmiyor. Ancak bizi acılarımızdan özgürleşmeye giden yolu, yöntemlerini gösteriyor.
Affetmenin çekilen acılarla ilişkisi ise şöyle: Yapılan hatanın üzerine bir de yargılama, suçlama ve öfke eklenir. Bu da bizi acı, ızdırap döngüsüne sürükler. Yüreğimizin bahçesinde neyi beslersek, onu büyütürüz. Öfkeyi beslersek içten içe o büyür ve zamanla kine dönüşür. Oysa şefkat ile zaman içinde kalbimizdeki yüklerden ve ızdıraptan özgürleşiriz. Bu sebeple affetmek, sevgi şefkat uygulamaları ile bağlantılıdır. Sharon Salzberg’in de dediği gibi, affetmek bizi, taşıdığımız derin öfke duygusundan özgürleştirir. Bu sebeple, aynı zamanda bir öz şefkat çalışmasıdır.
Affetmek, yaşananları pasif biçimde kabullenip hiçbir şey yapmamak anlamına gelmiyor. Çekilen acıları yok saymak, ya da olanları tamamen unutup belleğimizden söküp atmak da değil. Affetmek, bilinçli bir seçim aslında. Yaşananların verdiği acının varlığı ile yüzleşmeyi, onun gerçekliğini kabul etmeyi seçmek demek. Bu yüzleşme ve kabul, elbette cesaret ve açıklık gerektiriyor.
Bu seçim, dikkatimizi içimize çevirip olayın zihnimizdeki yansımalarını net bir şekilde görebilmemize fırsat tanır. Bize acı veren bu deneyim, hangi duyguları uyandırdı? Yaşadıklarımıza ilişkin düşüncelerimiz neler? Zihnimiz nasıl bir anlatı/hikaye üretiyor? Bu hikayenin gerçek olduğundan emin miyiz? Duygularımızı yönetebilmek ve düşüncelerimizle mesafe kurabilmek için zihnimize daha yakından bakıp anlamaya ihtiyacımız var. Zihnimizi bu şekilde açık ve yargısız gözlemek; yaşadığımız deneyimlere daha bütünsel bir bakış geliştirmemize de yardımcı olur.
Affetmek, işte bu sebeplerden, bizi ızdırap döngüsünde tutan öfke, suçluluk, pişmanlık gibi yoğun duygulardan ve negatif düşünce kalıplarından özgürleşebilmemiz için yaptığımız bir seçimdir.
Her ne yaşandıysa geçmişte kaldı, şimdiye ait değil. Şimdide olan, bizim o duruma ilişkin sürekli zihnimizde çevirdiğimiz duygu ve düşünceler. Geçmişte yaşanan hiçbir şeyi değiştiremeyiz. Ancak değiştirebileceğimiz şey, o geçmişle kurduğumuz ilişkimiz.
Affetme çalışması yaparken, aslında geçmişteki bir olaya ilişkin düşünce ve eylemlerimize yakından bakıyoruz. Bu nedenle bir tür içgörü çalışması bu. İçe doğru bu bakış; geçmişte yaptığımız hatalarla yüzleşip, o hatalardan bir ders çıkarmamıza yardımcı oluyor. Bu şekilde, yeni acıların yaşanmasının da önüne geçebilme fırsatımız doğuyor.
Bu bakımdan affetme çalışması, zihnimizin nasıl çalıştığını fark etmemizi sağlayan güçlü bir farkındalık çalışmasıdır. Bu sayede takılı kaldığımız ve bize sürekli acı veren geçmiş anılarımızdan özgürleşiyoruz. Geçmişten özgürleşmek; acılarımızın kaynağı olan kızgınlık, kırgınlık, pişmanlık, suçluluk duygularından özgürleşmek anlamına da geliyor.
Affetmenin kişiye nasıl bir güç ve özgürlük hissi verdiğini sanırım, Eva Mozes Kor’dan daha iyi kimse anlatamaz. Kor, Nazi soykırımından kurtulmuş Romanya doğumlu bir Yahudi. 10 yaşındayken, kız kardeşiyle birlikte Auschwitz toplama kampına götürülmüş ve orada Dr. Josef Mengele’nin ikizler deneyine tabi tutulmuş. Anne babası ve iki ablası gaz odalarında öldürülen Kor, hayatının sonraki yıllarını soykırım ve affetmenin gücü konularında insanları bilinçlendirmeye adamış. Kor ile yapılan röportaj videosunu buradan izleyebilirsiniz
Yukarıdaki açıklamalar, affetmenin temelde bizimle ilgili olduğunu gösteriyor. Zaten kendimizi affetmeden başkalarını nasıl affedebiliriz ki? Başkalarını incittiğimizde de; sadece karşımızdakine değil, kendimize de zarar vermiş oluyoruz. O nedenle affetme çalışmasına önce kendimizi affetmekle başlıyoruz.
Affetme çalışmasının farklı uygulama teknikleri var. Ben, affetme çalışmasını sevgili hocam Jeff Oliver’dan öğrendim. Burada onun uyguladığı -benim birkaç ekleme yaptığım- yöntemden söz edeceğim. Jeff’in öğrettiği affetme çalışması üç aşamalı bir uygulama.
Her bir aşamanın uygulanması için uzunca bir süreye gereksinimimiz olabilir. Bir aşama tamamlandıktan sonra diğerine geçmek, çalışmanın gücü ve etkisini artıracaktır. Eğer bir sonraki aşamayı uyguladıktan sonra, hala affetmekle ilgili zorluklar yaşıyorsak, bir önceki aşamaya geri dönmemiz gerekir. Bu, uzun soluklu bir uygulama süreci. Bu sayede, sabırlı olmayı da öğreniriz; öncelikle kendimize, sonra da başkalarına karşı.
Affetme çalışmasının aşamaları sırasıyla şöyle:
Affetme uygulamasının ilk aşamasında, başkalarına verdiğimiz zararlara ilişkin bir içgörü çalışması yapıyoruz. Çoğunlukla farkında olmadığımız, fark etsek dahi pek de umursamadığımız veya kendimizce çok haklı sebepler gördüğümüz bu zarar verici davranışlarımızı derinlemesine inceliyoruz. Bu inceleme sırasında kimi sorular soruyoruz kendimize:
Başkalarına ne şekillerde zarar veriyoruz? Bunun onlarca çeşidi var. Yok sayarak, ilgilenmeyerek, düşüncelerimizle, sözlerimizle, davranışlarımızla vb.
Peki, ben başkalarına genelde hangi yollarla zarar veriyorum? Bunun bir listesini oluşturabiliriz.
Ardından, kendimizi hazır hissettiğimizde, bu derin sondaj çalışmasında, zihnimizin kıvrımları3Bu çok sevdiğim ifade, Serdar Kuzuloğlu’na aittir. arasında biraz daha yol alıyoruz. Ve birini incittiğimiz bir zamana gidip, somut bir olayı seçiyoruz. Aşağıdaki soruları acele etmeden, her biri üzerinde yeterince durup kendinizi dinleyerek yanıtlayabilirsiniz. Veya, aşağıda yer alan ses kaydını dinleyerek de bu uygulamayı yapabilirsiniz:
Çalışmanın sonunda, uygulama ile ilgili tüm hislerinizi, düşüncelerinizi bir yere yazmak oldukça rahatlatıcı olabilir. Sadece kendinize saklayacağınız bu yazıyı yazarken, hiç kısıtlamadan, özgürce ifade etmeniz önemli. Kendinizle yüzleşmenizi sağlayan bu zihinsel antrenmanın yazıya dökülmesi, acılarınızdan özgürleşmeye ve şifalanmaya büyük katkı sunacaktır.
Affetme çalışmasının diğer iki aşamasında da aynı soruları soruyoruz. Bu uygulamayı, her gün veya her ihtiyaç duyduğunuzda, içinizde geçmişe ilişkin yaşadığınız suçluluk veya pişmanlık duygusundan özgürleşene kadar tekrarlayabilirsiniz. Hatta Jeff’in bir anımsatması var: İlk iki aşamayı yeterince derinlemesine yaptığımızda, üçüncü aşama için ayrı bir uygulamaya gerek kalmıyor. Jeff’in, bu konuyla ilgili yazdığı ve uygulamayı ayrıntılarıyla açıkladığı bir kitabı4Jeff Oliver, Forgiveness for Everyone, Inward Path Publisher, 2013 da var. Tavsiye ederim 😊