Çok çeşitli sebeplerden ötürü hüzün yaşar, acı çekeriz. Sevdiğimiz birini kaybettiğimizde, bir başarısızlık durumunda veya işlerimiz yolunda gitmediğinde üzülürüz. Üzülmek de gayet doğaldır. Ama bu, yaşadığımız duygu içinde hapsolmaya mahkum olduğumuz anlamına gelmiyor. Bu durumlara farkındalıkla yaklaşabilmek de mümkün.
Bu yazımda, çocuklara ve gençlere, üzüntüyle başa çıkabilmelerine nasıl destek olabileceğimizi anlatmak istiyorum. Ayrıca böyle durumlarda onlarla birlikte uygulayabileceğiniz bir farkındalık çalışmasını da paylaşacağım. Christopher Willard’dan aldığım eğitim sırasında öğrendiğim bu uygulamanın adı “alan temizleme”. Sadece çocuklar ve gençler değil, yetişkinler için de gayet uygun bir çalışma.
Daha önceki yazılarımda da değinmiştim. Duygular, insan olmanın en doğal parçası. Hatta yaşamımıza anlam ve renk katan unsurlar. Duyguların olmadığı bir hayat düşünelim. Böyle bir hayat, üzerinde hiçbir bitkinin yetişmediği, çorak bir topraktan farksız olurdu herhalde.
Fakat biz bir şekilde, duyguları iyi/kötü veya olumlu/olumsuz diye kategorileştirmeyi öğrendik. Ve bize iyi hissettiren duygulara yönelip kötü hissettiren, zorlayan duygulardan kaçmayı alışkanlık haline getirdik. Tüm bu alışkanlıklar, nesiller boyu aktarıldı. Çocuklar da duygularıyla nasıl ilişki kuracaklarını yetişkinlerden öğreniyor.
Ancak çocuklarımıza, hüzünle farklı türde bir ilişki kurmayı öğretebiliriz. Onlara acı veren duygulardan kaçıp kurtulmanın veya onları yok saymanın sorunlarını çözmeyeceğini öğrenmeye ihtiyaçları var. Bu beceriyi de onlara ancak yetişkinler öğretebilir.
Çocukların, üzüntüleriyle başa çıkabilmelerinin güvenli bir yolu var: Duygularına farkındalıkla yaklaşmak. Bir sebepten kendilerini mutsuz, üzgün hissettiklerinde yapacakları ilk şey, dikkatlerini o duyguya yöneltmek. Ardından, yoğun biçimde hissettikleri bu duygunun varlığını kabul etmek. O duyguya “hoş geldin” demek ve ona alan açmak. Böylece hem hüzünleriyle yüzleşme hem de bu durumu yönetebilme şansları doğar.
Çocukların, üzüntülerinden kaçmayıp tüm dikkatlerini o duruma yöneltmeleri, onlara çok önemli bir şeyi öğretiyor. Yaşamda sabırlı olmayı ve olanı olduğu haliyle kabul etmeyi. Ancak bu şekilde yaşadıkları zorluklara farklı çözüm yolları üretebilirler.
Yaşam sadece çıkışlardan ibaret değil, inişler de var. Coşkular, sevinçler kadar üzüntülere de alan açmak, onları merkezde tutar. Sanıldığının aksine, dikkatlerini üzüntülerine yöneltip onları yaşamaya izin vermek, onlara daha fazla acı vermez. Bu yaklaşım, zorluklarla başa çıkabilme güçlerini, dayanıklılıklarını artırır.
Hüzün gelip çocuklarımızın kapısını çaldığında, onlarla yapabileceğimiz çok basit ve rahatlatıcı bir uygulama var. Alan temizleme uygulamasıyla, duygularına gömülüp orada kaybolmaktan kurtulurlar. Bu uygulama, yaşadıkları duruma biraz dışarıdan bakabilmelerine yardımcı olur. Böylece, hayatın sadece o anki yaşadıkları hüzünden ibaret olmadığını fark edebilirler.
Genç öğrencilerim, bu uygulamayı yaptırdığımda çok beğendiler ve uygulama sonrasında kendilerini çok daha hafiflemiş hissettiklerini söylediler. Onlara üzüntü veren durum değişmemişti, ama o durumla daha farklı bir ilişki kurmayı deneyimlemişlerdi. Uygulama sonunda bir öğrencimin yaptığı çizimi, izniyle sizinle de paylaşmak istiyorum.
Uygulama için birkaç parça kağıt, bir kutu ve renkli boya kalemleri (isterseniz suluboya takımı) gerekiyor. Hazırlıkları tamamladıktan sonra aşağıdaki ifadeleri kullanarak uygulamayı yönetebilirsiniz:
“Rahat ve dik bir pozisyonda otur. Gözlerini kapatabilirsin. Dikkatini nefesine yönelt. Her nefesle bedenin biraz daha gevşesin.
Kendini hazır hissettiğinde, dikkatini kalbine yönelt. Kalbinin etrafına, göğüs kafesine odaklan. Kalbini güneş gibi düşün. Bir bak bakalım güneş ışınlarının yayılmasını engelleyen, ışığı kesen herhangi bir şey var mı? Bir süre bu bölgeyi gözlemle.
Şimdi gözlerini aç ve güneş ışınlarının yayılmasını engelleyen her ne varsa, onu bir parça kağıda çiz. Bu bir düşünce, duygu veya bir imge olabilir. Bunu yazıyla da ifade edebilirsin. Ardından kağıdı bir kutunun içine koy.
Şimdi tekrar gözlerini kapat ve kalbine tekrar odaklan. Güneş ışığının yayılmasını önleyen başka herhangi bir bulut, bir engel var mı? Geçmişle veya gelecekle ilgili, anda olmanı önleyen… Onu da kağıda çiz veya yaz. Kağıdı aynı kutuya koy.
Kalbinin güneş ışınlarını bir daha kontrol et. Onu ifade edecek şeyi kağıda çiz veya yaz ve onu da kutuya koy.
Bu süreci, kalbindeki güneşi engelleyen şey artık etkisini yitirene kadar tekrarlayabilirsin.
Sonra o kutuyu al, istediğin yere götür. O kutudan ne kadar uzak olmak istiyorsan oraya bırak. Hatta bir çöp kutusuna atabilir veya kağıtları yakabilirsin (Eğer çocuğunuz yakmayı tercih ediyorsa, lütfen bu işi güvenli bir şekilde gerçekleştirin).
Yüreğinden yayılan güneş ışığını tekrar kontrol et. Şimdi de bu hissinin resmini çiz veya yaz. İstersen bunu bir şiirle de ifade edebilirsin. Sonra o kağıdı yakınında bir yere koy. Duvarındaki panoya, bilgisayar ekranına veya cüzdanına. Günün geri kalanında sana hatırlatıcı olsun.”