fbpx

Yazının başlığında yer alan yuvaya dönmek ifadesi üç anlam, üç boyut içeriyor: Bedenimiz, evimiz ve dünyamız. Bu yazının amacı, her üç yuvamızla kurduğumuz ilişkilerimizi gözden geçirmek ve bu zorlu günlerde yeniden yuvaya dönmenin önemini vurgulamak. Bunun bir yolu ise, bedenimizle kurduğumuz ilişkiden geçiyor. Beden taraması meditasyonu da, bedenimizle bağımızı güçlendirmek, beden farkındalığımız artırmak için son derece etkili bir yöntem.

COVID-19 gündemimizin merkezine yerleştiğinden beri çoğumuz evlerimize, yuvalarımıza dönmüş durumdayız. Evlerimiz, yuvanın ikinci boyutunu ifade ediyor. Kendi bedenimiz ilk boyutu, dünyamız ise üçüncü boyutu karşılıyor. Bunları iç içe geçmiş halkalar olarak da düşünebiliriz. İlk ve merkezde olan kendi bedenimiz, ikinci halka evimiz, üçüncüsü ise dünyamız. 

Bedenimiz ve dünyamızla olan ilişkimizi tekrar gözden geçirmeye ve güçlendirmeye ihtiyacımız var. Bu iki yuvamızın birbiriyle de güçlü bir bağlantısı var. Salgın nedeniyle evlerimize dönmüş olmamız, bize tüm bunlar üzerinde düşünüp dönüşümler yaratma fırsatı tanıyabilir.

 

Biricik yuvamız, dünyamız

Dünyamızla olan bağlantımız uzunca süredir kopmuş durumda. Bu kopuş, ne yazık ki doğaya egemen olma ve kar hırsıyla, doğal hayatın kirletilip yok edilmesine yol açıyor. Biz de bireysel tercihlerimizle bunun bir parçası oluyoruz. Modern yaşam, bize çılgınca tüketim alışkanlıklarını benimsetiyor. Mutluluğu, tatmin duygusunu da ancak bu tüketimle sağlayabileceğimiz algısını dayatıyor. Biz de bu yanılgıyı içselleştirmiş durumdayız. Aslında pandemi, tüm bu gerçeklerle yüzleşmemize ve acı sonuçlarını derinlemesine sorgulamamıza fırsat sunuyor.

 

Bedenimiz, bizim evimiz

Elbette yabancılaşma tek boyutta sürmüyor; hayatta her şey birbiriyle bağlantılı. Doğadan kopup betonlaşan şehirlere kendimizi hapsettikçe kendi doğamıza da yabancılaşmaya başladık. Yaşam ritmimizi doğanın döngülerine göre değil; modern yaşamın gerekliliklerine göre düzenliyoruz. Çoğumuzun bedeniyle olan bağlantısı da çoktan kopmuş durumda. Onu dinlemeyi, verdiği mesajları algılamayı ve ihtiyaçlarını dikkate almayı çoktandır unuttuk. İçimizdeki boşluğu ve tatmin ihtiyacını sürekli yiyecek ve içeceklerle veya bedenimizi fazlasıyla zorlayarak gidermeye çalışıyoruz.

Yavaşlamaya ve dinlemeye ihtiyacımız var. Zihnimizin gürültülerinden sıyrılıp kendi iç sesimizi duymaya ihtiyacımız var. Bedenimizin sesini, oradan gelen sinyalleri algılamaya ihtiyacımız var. Doğanın sesini; kuşların, ağaçların, rüzgarın, yağmurun seslerini duymaya, durup dinlemeye çok ihtiyacımız var. Barındırdığı kokuları içimize çekmeye; sıcaklığını, serinliğini tenimizde hissetmeye ve tüm güzelliklerini doya doya izlemeye her zamankinden çok ihtiyacımız var.

Ama telaşla, hızla, bir yerlere yetişmeye çalışır gibi değil. Her şey dahil otellerin açık büfelerinden yemek yer gibi değil.

Yavaş, sakin, tüm algılarımızla…

Ve izin vererek o deneyimi yaşamaya, her geçen zaman biraz daha derinleşerek…

 

Yuvaya dönmek için bir meditasyon: Beden taraması

Haydi öyleyse, isterseniz bedenimizden başlayalım, ilk yuvamıza dönüş yapalım. Biraz durup onun sesini, tınısını, titreşimini hissedelim, dinleyelim. Aşağıdaki uygulamayı yerde bir mat üzerinde ya da yatağınızda uzanarak yapabilirsiniz. Eğer rahat hissediyorsanız gözlerinizi kapatabilir veya bakışlarınızı yumuşatarak tavanda bir noktaya sabitleyebilirsiniz:

“Kollarının bedeninin iki yanında dinlenmesine izin ver ve bacaklarını gevşet, ayakların iki yana rahatça devrilsin.

Her nefesinle, kaslarının yumuşamasına izin ver. Ve dikkatini nefesin göbeğindeki genişlemesine ve gevşemesine yönelt.

Hazır olduğunda, dikkatini ayaklarına getir. Ayaklarındaki hislere odaklan – çoraplarını ya da ayakların çıplaksa tenini hisset. Ayaklarındaki duyumları fark et; ısı, uyuşma, karıncalanma veya hissizlik.

Sonra dikkatini sırasıyla bacaklarına, kalçana, karnına, beline, sırtına, göğüs kafesine, omuzlarına, kollarına, ellerine, boynuna, yüzüne doğru yönelt.

Vücudunda neler olup bittiğini basitçe fark etmeye çalış – gerginlik, rahatlık veya belki de hissizlik. Her ne hissediyorsan, olanı olduğu haliyle kabul et.

Dikkatin bir düşünce veya duygu ile dağıldığında; dikkatini nazikçe bedenine geri getir.

Şimdi bırak, nefesin ve dikkatin tüm bedenini kaplasın. Nefesin bedeninde dolup boşalmasını hisset. Bedenine kocaman gülümse.

İçindeki dinginliği, sessizliği ve canlılığı onurlandır.

Belki de bu bedene minnettar olmak için biraz zaman ver kendine, şu anda burada, tam olarak olduğu haliyle…”

 

Çalışmalarımı takip edebileceğiniz diğer platformlar

Facebook Instagram LinkedIn SoundCloud Spotify

1 Yorum

Yorum yap...